Şiddet sarmalında kadın psikolojisi

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne, savaşların, kadın cinayetlerinin, mültecilerin çok konuşulduğu bir dönemde giriliyor. 8 Mart’ın başlangıcı kadın tekstil işçilerine uygulanan şiddet ve katliamdı, kadınlar şiddet ve katliamlardan hala kurtulabilmiş değil.

Her gün bir veya birkaç kadın cinayeti medyaya yansırken, belki çok daha fazlasından haberimiz dahi olmuyor. Psikiyatri, şiddet olgusuna özel önem göstermekte, bütün terapi ekolleri şiddeti ve sonuçlarını ciddiyetle incelemektedir. Psikiyatri açısından şiddeti bu kadar önemli kılan durumlardan biri insan yaşamına kast edilmesi ise de, diğeri ciddi psikolojik travmalara sebep olması, bunun neticesinde, ciddi psikiyatrik bozuklukların kaynağını oluşturması veya bu hastalıkların tetikleyicisi olmasıdır. Eğer bir şiddet ile çocukluk çağında karşılaşılıyorsa kişilik ve kimlik gelişimi önemli düzeyde etkilenmekte ve şiddet zemininde örgütlenmesi bozulmuş bir kişilik ortaya çıkabilmektedir. Peki tüm bunların zemininde şiddeti nasıl tanımlayabiliriz:

Şiddet tanımlamalarının bütünü, kişinin bedensel ve/veya psikolojik bütünlüğüne vurgu yapar. Riches’e göre, karşılılıklı ilişkiler ortamında, taraflardan biri veya birkaçının bedensel bütünlüğüne , mallarına, simgesel ve kültürel değerlerine, oranı ne olursa olsun zarar verecek şekide davranırsa, orada şiddet vardır. Şiddetin insan psikolojisindeki en önemli tahribatı psikolojik travma(örselenme)’dır. Travma, yaşa, kişinin başetme gücüne, travmanın şiddeti gibi birçok unsura bağlı olarak kişide bir bozukluğa sebep olabilir.

Şiddet kadına dönük olduğunda ise bir çok etken devreye girmektedir. Kadına dönük şiddet türleri; fiziksel şiddet,  cinsel şiddet, ruhsal şiddet ve ekonomik şiddet olarak sıralanmaktadır.

Fiziksel şiddet; kadıları kontrol amacıyla kullanılan fiziksel saldırı ve tehdit, tartaklama, tokat atma, dövme, tekmeleme, yumruklama, ateşli silah/delici kesici aletle yaralama, ölüme yol açma olarak tanımlanır. 2007 yılında Altınay ve Arat tarafından Türkiye’nin farklı bölgelerinden 1800 kadınla yapılan görüşmeler neticesinde her üç kadından birinin eşinden şiddet gördüğü, boşanmış veya boşanmakta olan kadınların %78’inin eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakıldığı saptanmıştır.

Cinsel Şiddet; kadını güç kullanarak cinsel ilişkiye, cinsel ilişki sırasında istemediği davranışları yapmaya zorlama, cinselliği bir cezalandırma yöntemi olarak kullanma, kadına cinsel bir nesne gibi davranma, fuhuşa zorlama, taciz, tecavüz gibi farklı bizimlerde karşımıza çıkabilmektedir. Cinsel şiddet en çok ensest ve evlilik içi tecavüz şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Psikolojik Şiddet: duygular ve duygusal gereksinimlerin baskı uygulayabilmek amacıyla tutarlı bir biçimde istismar edilmesi, bir yaptırım ve tehdit aracı olarak kullanılması, kadının görünüşü, yaptıkları, bedeni ile sürekli alay edilmesi ve aşağılanması, sevgi, ilgi, onay gibi ruhsal gereksinimlerinin göz ardı edilmesi, küçümsenmesi, evden çıkmaya, aile ve arkadaşlarıyla görüşmesine engel olunması, telefonla taciz, iş yerinde taciz, sokakta takip etme olarak tanımlanır.

Ekonomik Şiddet: Kadının ailenin gelirinden daha az yararlanması, sağlık hizmetine ve eğitime aynı hanedekilerden daha az ulaşması, aynı hane içinde kadının daha kötü beslenmesi, çalışmasına engel olunması ve istemediği işlerde çalışmaya zorlanması, parasının, banka kartının veya maaşının elinden alınması, ailenin parasının nasıl harcanacağı konusunda söz sahibi olmaması olarak sıralanabilir. Ekonomik şiddet, sınıflı toplumların bir sorunudur. Ekonomik eşitliğin sağlandığı toplumlarda, ekonomiye eşit katılan kadın için bu durum bir risk faktörü olmaktan çıkar.

Kadına Dönük Şiddete Yatkınlık Yaratan Risk Faktörleri

Bir durumla ilgili risk faktörlerini bilmek, o durumun engellenmesi için yol gösterici olabilmektedir. Hastalık ortaya çıkmadan önlemek, önlemini almak veya önlemini almaya çalışmak, hastalığın kişiye olan yükünü azalttığı kadar, toplumsal ve ekonomik maliyetini de azaltabilmektedir. Kadına dönük şiddetin önlenmesi için de, yapılan araştırmalarda ortaya çıkarılan risk etmenlerini gözden geçirmek ve bu sorunları çözmek yararlı olacaktır. Şiddet, eğitim seviyesi düştükçe artmaktadır. Kadına dönük şiddetin normal kabul edildiği toplumlarda ve kültürde yetişen, çocukluk döneminde şiddete maruz kalan, çok eşli olan, çocukluk döneminde kadına dönük şiddete tanıklık eden kişilerin daha çok şiddet uyguladığı gözlenmektedir. Yine, daha önce şiddete maruz kalan kadınlar, kendisi de çocuklarına veya başkasına şiddet uygulayan, evlilik sorunları yaşayan, düşük maddi gelire sahip, eğitimsiz, mülteci, göçmen kadınlar daha çok şiddete maruz kalmaktadır. Yine toplumda sanılanın aksine gebelik döneminde kadınlar oldukça sık şiddete maruz kalmaktadır.

Kadına Dönük Şiddetin Psikolojik Sonuçları

Şiddet, ne türlü olursa olsun, hangi boyutta olursa olsun psikiyatrik hastalıklar için risk faktörüdür ve psikolojik travmadır. Basit bir kaygı bozukluğundan, psikoz dediğimiz gerçeği değerlendirmenin bozulduğu durumlara kadar çok çeşitli psikolojik rahatsızlığa sebep olabilmektedir. En sık, Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), Major Depresif Bozukluk, Yaygın Anksiyete Bozukluğu, Panik Bozukluğu, Bedensel Belirti Bozukluğu ve Alkol-Madde Kullanım Bozukluğuna sebep olmaktadır. Eğer şiddet çocukluk çağında yaşanmış ise, sonuçları çok daha derinlerde, kişilik yapısını etkilemektedir. Şiddete maruz kalmış kişiler dünyayı güvensiz bir ortam ve insanları güvenilmez kişiler olarak tanımlarlar. Bu şekilde bakışın geliştiği kişiler, çoğunlukla psikiyatrik bir bozukluğu sırtında taşır. Özellikle ensest mağdurları, sıklıkla “en yakınım bana bunu yapıyorsa başkalarına nasıl güveneyim” şeklinde düşünürler.

Araştırmalar, depresyonun kadınlarda erkeklere göre iki kat daha fazla görüldüğü ve şiddetin bunda önemli bir etken olduğunu göstermektedir. Kronik şiddete maruz kalan kadınların, aynı konumdaki erkeklere oranla daha fazla depresyona yakalandıklarını gösterilmiştir. Aile içi şiddet yaşayan kadınların, yaşamayanlara göre 4-5 kat daha fazla depresyon yaşadıkları belirlenmiştir.

Travma sonrası stres bozukluğu, sürekli aynı durumu yaşayacağı korkusu, uyku bozuklukları, sorun yaşadığı yer ve durumlardan kaçınma, aşırı uyarılmışlık hali ve birçok benzer belirtinin olduğu, önemli işlevsellik kayıplarına yol açan ciddi bir klinik durumdur. Şiddetin önlenmesiyle birlikte önemli düzeyde ortadan kaldırılabilecek bir psikolojik bozukluktur.

Şiddete uğramış bir kişinin karşı karşıya olduğu en önemli mesele tekrar yaşama korkusudur. Bu nedenle kişinin kendisini güvende hissetmesi oldukça önemlidir. Herhangi bir şekilde böyle bir durumda olan bir kişiyle karşılaşan bir kişinin öncelikle, şiddete maruz kalan bireyi güvende hissedeceği bir yere alması ve tekrar şiddet yaşama olasılığına karşın güvelik tedbirleri alması önerilmektedir. Ulaşabileceği güvenilir bir yakını, kolluk kuvvetleri hemen devreye sokulmalı ve kişi güvenli ortama geçene kadar ona eşlik edilmelidir.

Tedavi pratiklerimiz, travmaya maruz kalmış kişinin, şiddetten hemen sonra  ilk karşılaştığı kişinin tavrının ve güven vermesinin, şiddet gören kişi açısından çok önemli olduğunu, psikiyatrik bir hastalık geliştirme riskini azalttığını göstermektedir. Özellikle bu kişi aileden birisi ise koruyucu kollayıcı olması, kişiye şevkat göstermesi, yaşadığı durum her ne olursa olsun koşulsuz yanında bulunması, kişiyi desteklemesi oldukça önemlidir.

Uzm. Dr. Aykut ÇOBADAK

İlgili Makaleler

spot_img

Güncel Haberler