Son günlerde intihar haberlerini duyar olduk!..

Son günlerde, basında sık sık intihar haberleri, hatta toplu intihar haberleri duyar olduk… Bu intihar haberleri gündemde yer aldıkça, benzer intihar davranışları da birbirini takip etti.

Bu davranışların birbirine benzemesinin sebebi neydi? Bu haberleri nasıl ele almak ve nasıl haberleştirmek gerekiyor? Ve daha da önemli soru şu: ‘İntiharı önleyebilir miyiz?’

Hiç kuşkusuz ki hekimlik mesleğinin en önemli görevi, insanların yaşayabilmesini ve daha iyi, sağlıklı ve mutlu yaşayabilmelerini sağlamaktır. Bu nedenle intihar, hekimlik mesleğinin, özelinde psikiyatrinin önemli araştırma ve çalışma alanlarından birisi, hatta zorlandığı alanlardan birisi olmuştur. Hem intiharı önlemek, hem de intihar düşüncesi olan kişileri tedavi etmek için yoğun çabalar sarf edilmiş ve sarf edilmeye de devam ediyor.

1897 yılında Emile Durkheim, intiharı toplumsal bir olgu olarak görmüş, psikolojik etkenleri dışarda bırakmıştı. Bazı yaklaşımlar ise toplumsal etkenleri dışarıda bırakarak sadece psikolojik yanlarıyla ele almaktadır. Oysa intihar ve intihar fikrinin varlığı her ikisini de, hem toplumsal hem de psikolojik boyutlarıyla ele alınması gereken bir klinik durumdur.

Durkheim’in bireylerin toplumla bütünleşmesinin intiharı engellediği savı, günümüzde de gerçekliğini korumaktadır. Bireylerin bir topluma ait oldukları duygusu, o toplumun bir bireyi olduklarını duyumsamaları, ait oldukları toplumda gerekli desteği bulabilecekleri inancı, güçsüz zamanlarında toplum tarafından desteklenecekleri ve yalnız bırakılmayacakları düşüncesi, onları yalnızlıktan ve çaresizlikten kurtarıcı ve o oranda da intiharı engelleyici etkiye sahiptir. Belki de, son zamanlarda maddi zorluklar nedeniyle yaşamına son veren insanların duyumsamadığı, duyumsayamadığı gerçek buydu. Yine klinik düzeyde depresyon (isteksizlik, keyifsizlik, hayattan zevk alamama, uykusuzluk, toplumdan uzaklaşma, içe kapanma gibi belirtileri olan kişi) yaşayan kişilerin de kendi algıladıkları şekilde dünyayı ve insanları yorumlama şekilleri benzer noktaya götürebilir.

Örneğin, insanların kendisini anlayamadığını, kimsenin kendisine yardımcı olamayacağını düşünmek gibi yanlış bir algı sürecine girer ve gelecekle ilgili ümitsizleşir.

Bu durumda, yine kişinin toplumla bütünleşmesine ket vuran bir düşünce şeklidir.

İntihar, yüzde 100’e yakın psikiyatrik bir rahatsızlığın bir parçası olarak karşımıza çıkar. Major depresyon, şizofreni, bipolar bozukluk, alkol-madde bağımlılığı gibi birçok psikiyatrik hastalıkta intihar düşüncesi ve intihar davranışı gözlenebilmektedir. Son zamanlarda üzerinde durulan nokta, intiharın bazen tek başına, birçok zaman da bir psikiyatrik hastalığın parçası olduğu, tedaviyle düzeltilebileceği veya önlenebileceğidir. Burada toplumsal ve bireysel risk faktörlerinin iyi değerlendirilerek, önleyici tedbirlerin ele alınması önemlidir. Örneğin ekonomik kriz dönemleri, hem psikiyatrik birçok hastalık açısından, hem de intihar açısından riskli dönemlerdir. Bu dönemlerde toplumsal dayanışma ve anlaşılır olma koruyucu bir yöntemdir. İşsizliğin önlenmesi, krizlerin toplumda oluşturduğu ekonomik ve sosyal sorunların çözülmesi koruyucu niteliktedir.

İntiharın en önemli etkisi ise çevreye olmaktadır. İntiharlardan sonra genellikle intihar eden kişiyle ilgilenilir; intiharın başlattığı sosyodinamik genelde ihmal edilir. Oysa yaşam yitimi, çevrede bilinenden çok daha fazla etki yaratır. Çevrede korku, yardım etme istemi ve suçluluk duyguları uyandırır. Buna yetersizlik, çaresizlik ve suçluluk düşüncelerinin ve öfke duygusunun eklenmesi dinamiği iyice karmaşık hale getirir. Genelde intihar eden kişiyle ilgilenilip, suçlu aranmaya başlanır. İşte burada bir suçlu aranır ve bulunur, bu da yeni bir intihara yol açabilir. Aynı zamanda intiharın şekli, çevreye verdiği mesaj yeni durumlar için örnek teşkil edebilir ve başkasına fikir verebilir veya cesaretlendirebilir. Bu nedenle yaşanan bir intihar olayının medyada veriliş şekli oldukça önemlidir. Haber yapan kişi bunun sorumluluğuyla hareket etmeli ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerilerini dikkate almalıdır. Haberde, ölme kararında rol oynayan psikososyal nedenler aydınlatılmalı, altta yatan bir psikiyatrik hastalık varsa belirtilmelidir. İntihara yol açan psikiyatrik hastalık açık bir şekilde belirtilmeli, tedavi yolları konusunda bilgi verilmelidir. (Not: DSÖ önerileri ve Türkiye Psikiyatri Derneği’nin açıklamaları bu konuda daha detaylı önerileri içermektedir, okunabilir).

İntihar, psikiyatrik problemlerin ön planda olduğu, psikososyal etmenlerin rol oynadığı önlenebilir ve tedavi edilebilir; bir klinik durumdur. Yeter ki, konuyla ilgili bilgili olunsun, bilinçli yaklaşılsın. Çevrede intihar ifadesi, cümle arasında çok kısa bile geçse ciddiye alınmalı ve bir profesyonele, psikiyatriste yönlendirilmelidir.

Kısacası, intihar önlenebilir ve intihar düşüncesi olan kişi de tedavi edilebilir.

Uzm. Dr. Aykut ÇOBADAK

İlgili Makaleler

spot_img

Güncel Haberler